thirdwave

Codeberg Main

Hafta 40

Anonim

Habur'dan giris yapan PKK ekibi icin yapilan gosteriler uygunsuz oldu

Neresi uygunsuz?

Eger DTP / Ocalan ile donus oncesi yapilmis anlasmalar varsa, ve bu anlasmalar karsilamadaki gosteriler ile bozulduysa (ve sonuc olarak Ak Parti beklemedigi bir sonuc ile karsilastiysa) bu surpriz Ak Parti icin 'guven bozucu' olmus olabilir. 'O tepkiyi' bu baglamda anlayabilirim.

Ama bundan ayri olarak, sadece olayi kendi basina tartarsak (bizim perde arkasi anlasmalardan haberimiz yok), yapilan 'gosterilerde' batici bir hal yoktur.

Adam yuzyillardir eziliyor. Oyleyse militani 'geri geldiginde' ister oynar, ister kafasi uzerinde donup break dans yapmaya baslar, bunu oturup seyredecegiz. Seyretmek ne kelime! BAYILA BAYILA izleyecegiz. Ders cikartip ic gecirecegiz. Ic muhasebe yapacagiz. Iyi, anlayisla karsilayacagiz.

Sunu da ekleyelim: Oyle silahli burokratlar, "bir kisim devlet memuru" durduk yerde hic babalanmasin.

Siz "kaybetmis" bir ordusunuz. Kaybetmis bir ordu gibi kuyrugunuzu bacaklariniz arasina kistirip, sesinizi alcaltacaksiniz Bunlar bir de kuruluslarini Nizam-i Cedit'e falan bagliyorlar, bu son derece ironiktir, cunku Nizam-i Cedit ilk savasinda Misir karsisinda tepelenmis, bozguna ugramisti. Yani ilk savasini da son savasini da kaybetmis bir ordusun demek ki. Kurtulus Savasini kazandik, ama orada da orduya yardim eden "milisler" vardi.

Milisler.. hmm.. bu kavram bir yerden tanidik geliyor ama..

Durdugumuz yeri iyi bilelim.


Samuel Huntington

Bati medeniyetinin temeli Magna Carta'dir, Big Mac degil.

Ilginc

Sozun asli "Magna Mac" kelimesi iceriyor aslinda cunku magna latincede "buyuk (big)" demek, o baglamda kelime oyunu, guzellemesi var, neyse daha rahat anlasilmasi icin bazilari sozu bu sekilde degistirmekte.

Huntington gozlemi su acidan ilginctir - Avrupa icin one surdugumuz kulturel fay hatti olan "Roma / Ortacag" teziyle uyumlu. 1215'te ortaya cikan Magna Carta bilindigi gibi bireysel haklardan bahseden, bazilarini korumaya calisan ve kralin yetkilerini sinirlama amacli ortaya cikan en etkili ilk dokumandi, daha sonra ortaya cikacak diger anayasal demokrasilere bir ilham kaynagi olmustur. Taraflara dikkat: Yetkileri sinirlanan "tekil kral", bir otarsi, merkezi kuvvet, karsisindakiler ise daginik bir yapida olan "baronlar". Yani Magna Carta mutlakiyet ve cogulculuk arasinda bir kapismanin urunudur. Cikis cagi da ilginctir: 1215: Ortacag!

Konunun yaptigi bazi cagrisimlar: Guya kralini yikmis olan Fransizlar bir Cumhurbaskani sectiginde o Cumhurbaskani bir tur krala donusur, kral gibi yetkileri vardir. Elysee Sarayina yerlesir. Ote yandan Ingiltere'de gercekten kral / kralice olanlarin yetkileri semboliktir ve bu kral / kraliceler insanlarina aslinda bir cogulculuk sembolu olan sovalyelik payesini verirler!


Jose Manuel Barroso

Avrupa bir liberal demokrasidir.

Dogru

Hala bu terime direnen salaklara duyurulur.


Mumtaz'er "Happy Soldier, Forward the Turk" Turkone

[mealen] Osmanli zamaninda olsaydi Abdullah Ocalan pasa olurdu

Uydurma

Arastirmadan bir tarafinizdan cikardiginiz analizleri ortalikta sallamayin... "Periyot dizisi" cekiyorsunuz. Bu sacmaliklar hep 80 model MGK sentezinin kalintilari iste, farkinda olmadan ona uygunsuz insanlar bile balik gibi bu laflara atliyor.

Acin Mir Muhammed ornegine bir bakin [1], Abdullah Ocalan ornegine paralellikler arz ediyor; bu kisi de kendi basina bolgede bir guc kazandi, hep dis guclerle baglantisindan (o zaman Misir) korkuldu, yenilgiye ugratildi. Sonra Istanbul'a "sultanin huzuruna" cagrildi (Sultan Mahmut zamani), canim cicim laflar edildi, sonra eve donerken gemide "kayboldu". Oteki taraftan cikmadi.

Yaaa.

Sen yuzyillarca bolge dinamiklerinin icine s.cmissin, bozukluga ugratmissin, ondan sonra kalkip diyeceksin "eskiden olsaydi soyle olurdu"; Olmazdi kardesim. Tras yapma. Internet cagindayiz, boyle gak guk laflar aninda kontrol edilebiliyor. Kendinizi rezil etmeyin.

[1] A Modern History of the Kurds, David McDowall, sf. 41-46


Sevan "Dartanyan" Nisanyan

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, insan olmaktır.

İnsan olmanın yegâne temeli insana sevgidir. Hayatın boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bileceksin. Bilgin varsa, bedel beklemeden paylaşacaksın. Buna imkân ve şeraitin müsait değilse, yanındaki üç veya beş kişiye katıksız sevgini vermeyi deneyeceksin; onların hayat yükünü bir nebze hafifletmeye çaba göstereceksin. Bunu yaparken Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın. Çünkü insan, galiplerin hasbelkader çizdiği sınırlara sığmayacak kadar kıymetli bir hazinedir.

Dahili ve harici bedhahlarla etrafın çevrili olabilir. Sen şerri bahane etmeyecek, hayırhahlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceksin. Zira kötülük, esarettir. Manevi istiklalini ve manevi hürriyetini ancak insan olmakla kazanabilirsin.

Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. Bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. Tüm ordular sana boyun eğer. Tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun.

Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar sana “düşünmeyeceksin!” diyebilirler. Kendi çorak ve bencil emellerine seni muhafız ve müdafi yapmak isteyebilirler. Kuşaklardan beri süren iktidarlarını bir gün daha korumak için senin damarlarındaki kanı talep edebilirler. Memleketin bütün tepeleri kan ve intikam bayraklarıyla donatılmış, bütün mektepleri zaptedilmiş, bütün mahkemeleri elde edilmiş, bütün gazete köşeleri bilfiil müstevlilere terkedilmiş olabilir. Millet, cehalet ve propaganda içinde serseme dönmüş olabilir.

Ey insan evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, insan olduğunu unutmamaktır. Muhtaç olduğun kudret tanrı vergisi olan vicdanında ve her gün çalışarak geliştireceğin aklında mevcuttur.

Guzel olmus


Aykiri

Ama 80 model MGK sentezi pek cok kisiyi bir sekilde "birlestirmiyor mu?"

Hayir

Sayi olarak bakilirsa "pek cok" kisiye "dokundugu" dogru, ama kimseyi dogru durust birlestiremiyor, aslinda bu hem kasti hem de artik ise yaramadigi ortada. Mesela sentez Aleviye "ama Turkuz" Kurt'e "ama Sunniyiz" diyor, diyor da, o zaman karsina Alevi Kurt cikinca ne yapacaksin? Syntax Error. Bu adama ne "Sunniyiz" diyebiliyorsun, ne "Turkuz" diyebiliyorsun. Kurtlerin ucte biri Alevi olduguna gore oldukca buyuk bir rakamdan bahsediyoruz! Bu kisiler tanim itibariyle sentez disinda kaliyor. Ornekler cogaltilabilir.

Ayrica sentez, her topluluga "ikincil kimlikleri" uzerinden baglanmaya ozen gosteriyor, bunu kasti olarak, onlari pasifize etmek icin yapiyor. Kimisi icin muslumanlik kimligi Turk kimliginden onemli, sentez onlarla daha az onem verdikleri Turk kimligi uzerinden baglanti kuruyor, boylece bu kisilerin asal taleplerini gormezden gelebiliyor. Kurt ile daha az onem verdigi muslumanlik kimligi uzerinden temas ediyor, Kurt dili hakkindaki taleplerini gormezden gelebiliyor. Kimse tam mutlu olmuyor, olamiyor, ve bu boyle olmasi icin tasarlanmis.

Demek ki 80 model MGK sentezi ne yeterince kisiyi birlestirebiliyor, ne de bunu dogru durust yapabiliyor. Madem ise yaramiyor sentez niye hala ortada? Eh iste, bir deli bir kuyuya tas atmis, 40 tane akilli adam tasi cikartmaya ugrasiyor, olan budur. Bazi insanlar her seyi bilincsiz bir sekilde takip eder, bu kurgunun ne zaman, niye ortaya ciktigini bile unutmustur, beyni yikanmistir, bunlari uyandirmak zor olacak. Fakat baska caremiz de yok. Cunku sentez artik islemiyor.


Anonim

Ertugrul Bey cenazesindeki ilgi...

Yanlis

Cenazede ilgi falan yoktu; aksine ilgisizlik durumu vardi, hic kalabalik degildi. Daha once belirttigimiz gibi "Osmanlicilik" 80 model MGK sentezi dolayisiyla pompalanan bir kurgudur. Insanlarin saltanat ilgisinin arttigi falan yoktur.

Biraz daha detaydan bahsetmek gerekirse: 80 model MGK sentezi bir Turk/Islam/Osmanlicilik/Baticilik sentezidir, ama kurgunun her ogesi bir "farkliligi" "baska bir aynilik" ile kapatmak uzere kurgulanmistir. Ogeler, ayrica, kasten sulandirilmistir.

Tum bu kurgunun merkezindeki elit, Aleviye "ama Turkuz" der, Sunniye "ama Osmanliyiz" der, Kurt'e "ama Sunniyiz" der. Her grubun "degisik bir aynilik" ile notralize edilmesi elzemdir. Bu arada Sunni, Alevi ile, Kurt Turk ile notralize edilir. Bu sentez patlamistir.

Osmanlicilik ayrica genel baglamda ulkemizin kulturel fay hatti "sarayli / koylu" isiginda yuzyillarca duzen tarafindan duzulmus halkin torunlarini pasifize etmek icin de gereklidir. "Hepimiz Osmanliyiz" diyerek elit bir "biz" duygusu pompalamaya calisir. Soyle denilir: Dedelerinizi duzuldu, ama bekleyin, belki birgun "siz de" duzersiniz.

Neyse ki son acilim baglaminda algiladigimiz hava bundan daha degisik bir frekansta. Artik "farkliliklar zenginliktir" deniyor. Yani artik bir "aynilik" aranmiyor. Zaten insan olmak, serbest piyasa ekonomisinde isbirligi yapmak haricinde (dikkat, Fransiz dayanismasindan farkli) baska bir "birlestiriciye" ihtiyac yok. Isbolumu, anlasmak icin oldukca guclu bir motivasyon faktorudur. Ayni topraktasin zaten, (cografya kaderdir -geography is destiny-), ve ek olarak konjenktur birlesme konjenkturu, ayrilma konjenkturu degil. Bunlar isiginda biz, basbakanin pek cok farkli kulturden, "halktan" sanatciya vurgu yapmasini bu analiz baglaminda okuyoruz. Amerika'da Duke Ellington zencidir, ne beyazlikla alakasi vardir, ne Plymouth kayasina gemiyle gelmistir, ama "farkliligi" bir zenginliktir. Devlet Duke Ellington'a "ama Ingiliz hanedancisiyiz" dememektedir. Vatandassin demekte, ve serbest birakilan bu kisinin caz muziginden faydalanmaktadir.

Gdisat eritme potasi, domates corbasi yonunde degildir. Gidisat bir salata kasesidir.

[1] Kamu politikasi (public policy) saptarken kultur kodlari cikis noktasi olamaz, cikis noktasi "hayatta kalmak (birinci seviye -surungen- beyin) icin gereken akli (ucuncu seviye -analitik- beyin) cozumler etrafinda donmelidir. Bundan sonra elde birkac alternatif var ise, o zaman kultur kodlarina uyumluluk aranabilir, sonrasinda zaten secilen politika "satilirken" kultur kodlari kullanilmalidir. Mesela "aynilik aramadan farkli olanin kabulu", farkli sanatcilara yapilan vurgu TR'nin kendine atadigi MISAFIRPERVERLIK kodu ile uyumludur (the message is on code). Misafir, her kimse, kabul edilir, ayniligi olup olmadigina bakilmaz.


Asterix külliyatı 50 yaşına basmış; kutlarız. Bu hikaye daha önce bahsettiğimiz Roma / Ortaçağ kültürel fay hattı ile birebir uyumlu. Asterix hikayesinde Roma tüm Fransa'yı ele geçirmiştir, "tek bir köy hariç". O koyun büyücüsü ihtiyar bir iksir yaratır, böylece köydekiler süper güçlere sahip olurlar, Roma'ya direnirler, vs.vs.Bu altyapıdan pek çok hikaye çıkacaktır tabii ki, biz de zevkle bunları okuduk. Bir hikayede Asterix ve (Türkçesi) Hopdediks'in Sezar'ın önünde durup herkes Roma (Nazi) selamını çakarken "n'ber moruk!" demeleri ilginç anlardan biriydi mesela. Kahramanlar Ave Ceasar (Heil Hitler) dememişlerdi, "direnmişlerdi".Fakat, ne yazık ki tarihte böyle bir köy olmadı, olamadı. Roma bugün Fransa denen yeri tamamen işgal etti. O zaman Asterix hikayesi günümüz Fransızlarının bilinçaltını dışa vurması açısından önemli bir veri noktası... Fransızlar tamamen ele geçirildiler, ama "keşke ele geçirilmeseydik", "Romalılaşmasaydık" hissiyatları Asterix üzerinden dışa vuruyor olmalı.Dipnot olarak belirtmek gerekir: Fransızca dili aslında zamanında orada konuşlanmış olan Roma askerlerinin konuştuğu "kaba Latincenin" bir türevidir, bir tür sokak ağzıdır. "Romantik" bir dil deniyor (romantik içindeki Roma vurgusunu dikkati çekerek devam ediyoruz) "hissiyatı kuvvetli bir dil" bağlamında şunu söylemek gerekir, bizce bu dil son derece kaba, iğrenç tınılara sahip; kusmakta olan bir insanın çıkardığı sesleri çağrıştırıyor. Neyse.. zevkler ve renkler.Fransa'nın ana kültürel fay hattı "seçkinlik / eşitlik (özgürlük)" izlerini acaba Asterix hikayesi içinde bulabilir miyiz? Roma tarafından tamamen ele geçirilen bu ülke, seçkinlik tarafını "Roma" ile eşleştirmiş, ve onun karşıtı olan tarafını, "eşitliği / özgürlüğü" Avrupa'nın "Ortaçağ" noktası ile birleşiyor olabilir mi? Olabilir. Düşünmeye değer.


New York Times yayincisi Arthur Sulzberger Jr mulakatindan

Endustri muthis bir gecis donemi yasiyor, fakat su anda yaptigimiz isin temel ozu hala onemli. Kendimizi bastan yaratmaliyiz, ve tekrar yaratacagimiz sey hala habercilik olacak. Insanlarin bilgi alis yontemi degisiyor, fakat bilgi alma ihtiyaci hala mevcut.

[Gazetelerin durumunu tarif etmek için] aklıma gelen en iyi analoji Titanık. Titantik'teki kritik hata neydi? Kötü inşa mı? Kaza geçirmesi mi? Yeterince kurtarıcı bot olmaması mı? Buzdağlarıyla dolu bir deniz bölgesinde hız rekoru kırmaya çalışan bir kaptan mı? [Kafasını hayır anlamnda sallıyor] Aslında Titanık New York'a güvenli bir şekilde gelseydi bile onun sonu gelmişti. 12 sene önce iki kardeş uçak teknolojisini keşfetmişlerdi.


NewScientist makalesinden

Peri Masali 1: Domuz gribinin semptomlari normal grip gibi. Eger atesiniz varsa, domuz gribi olmussunuz demektir.

Domuz gribine yakalananlarin neredeyse yarisinda hic ates gorulmuyor, bazilari gastrointestinal problemler yasiyor, bazilari evet, standart grip semptomlari yasiyor

Peri Masali 2: Bu basit bir grip. Olum oranlari normal gripten bile daha dusuk

Domuz gribi cok yaslilardan ziyade genc insanlari olduruyor, ve kis daha yeni basliyor olmasina ragmen, tum kis sirasinda olebileceginden daha fazla genc insan domuz gribinden simdiden can verdi.

Peri Masali 3: Saglikliysaniz problem yok. Sadece hasta, zayif insanlar oluyor

Simdiye kadar domuz gribinden olen cocuklarin hepsi son derece saglikli cocuklardi, ve hastaliga yakalanan cogu yetiskin kurbanin da daha onceden yasadigi bir problem yoktu.

Peri Masali 4: Eger "organik" yersen, vitamin alirsan, maske takarsan, ellerini cok yikarsan ve bol bol sivi icersen, problem yasamazsin.

Asi olmak aileniz ve sizin icin edinebileceginiz en iyi korunma yontemidir.

[..]

Peri Masali 6: Asi guvenli degil. Niye alcak dozlu bir gribi durdurmak icin bu riski alalim?

Daha onceki salginlar sirasinda nufusun ucte biri ya da daha fazlasi hastaligi kapti, ve gribin birini oldurmesi ya da Guillain-Barré sendromuna kapilmasinin riski asidan olme riskinden cok daha fazla.

Peri Masali 7: Bu virus daha oldurucu hale gelmeyecek. Bir virus icin bu daha iyi yayilma yontemi degil [cunku cok oldururse atlama sansi azalir, evrimsel olarak demek istiyor]

Grip virusleri bazen daha oldurucu hale gelebilir. Kimse 2009 gribinin nasil evrim gecirecegini bilmiyor ama bir yere gitmedigini kesin biliyoruz.

Peri Masali 8: Bu grip bir kez yokolunca birkac onyil isi kurtardik demektir

Ertesi gun bir baska hayvan gribi insanlara ziplayabilir, ve yeni bir salgin baslatabilir, ve bu, 2009 salginindan bile daha kotu olabilir.


Kodlarda Degisim

Clotaire Rapaille sistemine gore 3 seviyeli beyine sahibiz ve bu seviyelerin etkisi yukaridan asagi (en eskiden, en yeniye) dogru onem kazaniyor. 1. seviye surungen beyin, 3. seviye analitik beyinden daha etkili. Catisma oldugunda, onun dedigi oluyor.

Peki her seviyedeki algilama, program yapisi nasil degisiyor?

Degisim hizi, etkinin tam tersi; asagidan yukari dogru hizlaniyor. En ustteki analitik beyin, en hizli degisebileni. Ihtiyaca gore, sartlara gore aninda uyum gosterme kabiliyetine sahip. Ortadaki duygusal zeka, yani kultur kodlari degismesi "mumkun olan", ama bu degisimi "cok agir" yapabilen seviye. An alttaki surungen zihindeki yapilar ise, hic degismiyor. Bu yapilar hayatta kalma, ureme ile alakali oldugu icin, onlar cok buyuk bir evrimsel degisim (bilahere cevre sartlarindan kaynaklanan durumlar) ya da genetik muhendislik haricinde degismeyecekler.

Kultur kodlarinin degisimi onyillar, yuzyillar ile olculmekte.

Bazi kultur kodlarinin cikis noktasi da aslinda "hayatta kalma" ihtiyaci; ise yaramis hayatta kalma stratejilerinin kultur olarak kodlanmis olmasi. Fakat buyuk degisimler yasadigimiz bu cagda, kultur kodlari ile "gerekli olanin" catismasi yasanabilir. Agir degisen caglarda bu catisma hissedilmiyordu. Fakat hizli degisim gereken cagimizda, bazi kultur kodlarinin buna dierenmesi gozlenebilecektir. Cunku her kod "dogru" degildir, neyse o'dur, oradadir, bunun bazi sonuclari vardir, bunun bilinmesi gerekir, ve catisma alanlari iyi gozlenmelidir.

Ornek verelim; Ingilizlerin kendine atadigi kod KAST, profosyonellesen bir isgucunde, toplum yapisinda "geri" ve "yanlis" bir kod olacaktir. Bu kod eninde sonunda degisecektir. Amerika'nin ickiye verdigi kod SILAH garip bir kod'dur. Sacmadir. Degisebilir. Fransizlar zaten toptan ayvayi yemis, onlara deginmeye gerek yok. Degisecekler.

Turkiye'deki bilgiye atanmis kod RUTBE bazi acilardan iyidir (egitimi kamcilamasi sayesinde) ama bazi acilardan sacmadir ('daha fazlasi' birisini 'daha onemli' yapiyor goruntusu). Sevgiye atanmis kod ACI acaiptir, degisebilir. Kendimize atadigimiz kod MISAFIRPERVERLIK iyidir, herhalde kalmaya devam edecektir. Gibi.


Web dunyasindan bilinen crowdsourcing, yani bir 'isi kalabaliklara ihale etme' kavrami [1] Amazon'un yeni servisi uzerinden bir fiyatlama, paylasma, alma/satma mekanizmasina sahip oldu. Mekanik Turk servisi bir 'dusunce hizmeti' almak isteyen alici ile o servisi vermek isteyen saticiyi birlestiriyor. Dusunce hizmetleri neye benziyor? Genellikle basit seyler; 30 tane resime bak ve her birinin daha onceden belirlenmis kategorilere esle, mesela. 'Ilginc bir yemek tarifi bul' gibi istekler de oluyor. Sistemin isminden hareketle her hizmeti veren 'emekciye' turk deniyor, hizmet icin odenen bedel oldukca cuzi. Yani iyi para kazanmak isteyen turk, pek cok bu sekildeki hizmeti bir gun icinde vermek zorunda, ki bu o kadar zor degil, cunku gorevler dedigimiz gibi agir degil. Bu isin etrafinda bir kultur olusmaya baslamis, teknikler hakkinda konusanlarin bu kelimeyi kullanisi insani guldurebiliyor bazen, TurKit diye bir yazilim araci, Turkopticon diye bir notlandirma sistemi varmis..

Mekanik Turk isminin secilmesi tarihteki "Turk" adinda bir otonom, mekanik satranc aletine gidiyor; Bu alet 'guya' mekanik olarak satranc oynuyordu, ama aslinda icinde canli bir insan vardi, ve bu satranc aleti Napolyon, Benjamin Franklin gibi unlu kisileri satrancta yenmisti. Isin foyasi sonra ortaya cikartildi.

Bu servis sosyal bilimlerde, reklamcilikta deneyler yapmak isteyenler icin iyi bir firsat olmali, deney yapmak istediginiz isi Amazon uzerinden ilan edip aninda gerektigi kadar turk'u isin uzerinde calistirmaniz mumkun.

[1] Kalabaliklara ihale etme kavraminin ornegi YouTube'un herkesin video asmasina izin vermesidir, boylece 'kalabalik' ilginc video'lar asma isini, ihalesini gerceklestirmis olur.


Richard Wiseman: "On yıl önce "şans" fenomenini incelemek için ise koyuldum. [..] Şans olarak ortaya çıkan fırsatları ele alalım mesela; Şanslı diye bilinen insanlar tutarlı / sürekli şekilde bu tür fırsatlara rastlayıveriyorlar, diğerleri ise hiç rastlamıyorlar. Bu şans farkının, acaba o şansın "farkedilmesinden mi" ileri gelip gelmediğini anlayabilmek için bir deney yapmaya karar verdim.

Şanslı ve şansız insan gruplarının ikisine de bir gazete verdim ve gazetenin tamaminde kaç tane fotoğraf olduğunu söylemelerini istedim. Şansız insanlar cevabı vermek için ortalama olarak 2 dakika harcadılar, şanslı insanlar ise saniyeler içinde cevabı buldular. Niye? Çünkü gazetenin ikinci sayfasında koca harflerle "saymayı bırak, bu gazetede 43 tane fotoğraf var" diye bir ibare vardı. Ama şansız insanlar bunu kaçırıyor, şanslı insanlar ise çoğunlukla bunu yakalıyorlardı. Eğlence olsun diye gazetenin ortasına doğru şöyle başka bir mesaj yerleştirdim "saymayı bırak, sadece deneyciye bu mesajı gördüğünü şöyle ve 250 papel kazan". Yine şansızlar bu mesajı çoğunlukla kaçırdı, şanslılar ise yakaladı.

Daha sonra yaptığımız kişilik testleri, şansız insanların daha gergin insanlar olduğunu ortaya çıkardı, ve araştırmalara göre, endişe (anxiety) insanların beklenmeyen şeyleri farketmesini engelliyor. Bunu inceleyen bir diğer deneyde deneklerin bilgisayar ekrandaki bir noktayı takip etmeleri istenmişti. O sırada, hiç uyarı olmadan, ekranın köşelerinde birdenbire bir büyük noktalar gösteriliyordu. Deneklerin neredeyse tamamı bu büyük noktaları farkediyordu.

Sonra aynı deney, ikinci bir grupla tekrar yapıldı, ama bu sefer deneklere ortadaki noktayı takip etmeleri için bir parasal ödül teklif edildi, bu daha çok gerginlik yarattı. Bu grup daha fazla ortadaki noktaya odaklandı ve köşelerdeki büyük noktalar denek grubunun üçte biri tarafından kaçırıldı. Görmek için ne kadar yoğunlaşsalar, o ölçüde daha az görüyorlardı.

Şans fenomeni de aynen böyle işte: şansız insanlar fırsatları kaçırıyorlar çünkü gayet ağır / ciddi bir şekilde başka bir şeye odaklanmakla meşguller. Eğlence partilerine "mükemmel eşi" bulmaya odaklı bir şekilde gidiyorlar, ve arkadaşlık kurmak için fırsatları kaçırıyorlar. Gazetelerde belli / net iş fırsatları bulmak için bakıyorlar, ve diğer uygun olabilecek diğer iş çeşitlerini kaçırıyorlar. Şanslı insanlar daha rahat, daha açık, böylece "sadece aradıkları şey" yerine "gerçekten ne olduğunu" daha rahat görüyorlar"


Guzel Gelismeler

Dis politikada olumlu gelismeler oluyor; Turkiye / Suriye vize kaldirimi bir fiili birlesmeden baska bir sey degil, etki alanimiz genisliyor, kalici barisin gelmesi daha mumkun hale geliyor. Turkiye tutarli dis politikasinin meyvelerini toplamaya basladi, Ermenistan acilimi, Iran anlasmalari, hepsi cok olumlu. Emegi gecen herkesi kutlariz.